20 Eylül 2017 Çarşamba

“Gerçeğin gücüyle yaşadığınız sürece, kainatı bile fethedebilirsiniz.”

“Gerçeğin gücüyle yaşadığınız sürece, kainatı bile fethedebilirsiniz.”[1]
Bağlantısızlar Hareketi
3 No’lu bildiri
Eylül 2017

“Herkes biliyor, geminin su aldığını,
Herkes biliyor, ‘kaptanın’ yalan söylediğini
Ve herkes biliyor, zarların hileli olduğunu...”
Leonard Cohen

Son yaptığımız 2 No’lu açıklamamızın üzerinden aylar geçti. Beşinci kolcuların ve onların iplerini elinde tutan odakların 2 No’lu açıklamamızın ardından bizi bulmak için olağanüstü girişimleri, sanal hesaplarımıza yönelik saldırıları ve başta facebook’a ve google olmak üzere yaptıkları ihbarlardan kaynaklı yaşanan güvenlik sorunundan dolayı açıklamalarımız bugüne dek ertelenmiştir. Beşinci kolcuların tüm yaptıklarına karşın dost da düşmanda bilsin ki; dünü bugüne, bugünü yarına taşıyanlar yitirdiklerinden dolayı yaralılar ama iç hançerlenmeye, ihanete ve faşizme karşı halâ dövüşüyorlar!


2 No’lu açıklamamızın ardından geçen 6-7 aylık zaman dilimi içerisinde tarafların yazıp-çizdikleri ve birbirlerine yaptıkları, bizim 1 ve 2 No’lu açıklamalarımızda ortaya koymaya çalıştığımız anlayışlarını da fevkalade somutlamıştır. 6-7 aylık bu zaman dilimi görmek isteyenler için gerçekleri son derece eşsiz ve net bir şekilde ortaya çıkarmıştır. Açıklamaları yaptığımız ilk günlerde okuyanların bir bölümü söylediklerimize tereddütle yaklaşmış olsa da, zaman bizi ve öngörülerimizi haklı çıkarırken beşinci kol kliği ve ona 7.Konferanstan bu yana baston değneği olan suçlular kliğinin niteliğini ve kalitesini de ortaya koymuştur. Herkes geriye dönüp henüz tüm bunlar yaşanmadan önce, bizim 1 ve 2 No’lu açıklamamızı yeniden okuduğunda bu gerçekliği daha iyi anlayacaklardır.

Başlarken şunu belirtelim; TKP/ML içinde II.OPK mimarlarının ardından 7.Konferansta koalisyon yapan iki klik bugün bu partiyi el birliği ile sistemin kucağına oturtturmuştur. Bu iki klikten biri objektif olarak TKP/ML içinde konumlanmış beşinci kol kliğidir. Diğeri ise bu kliğin gerçek niyet ve amacını bilerek veya bilmeyerek çapsızlığıyla, ilkesizliğiyle, prensipsiz ve omurgasızlığından dolayı bu kliğe baston değnekliği yaparak suç işlemiş suçlular kliğidir! Yazılarımızda da bunları “beşinci kol kliği” ve “suçlular kliği” olarak ifadelendireceğiz.

Şuna da açıklık getirelim; henüz “suçlular kliği”ne ilişkin bir açıklama yapmadık! Bu da “Beşinci kol kliği”nin düz mantı(ksızlı)ğını ortaya çıkarmış ve bizi “suçlular kliği”nin “tarafı” saymıştır. Evet, henüz “Suçlular kliği”ne ilişkin bir açıklama yapmadık, bunun nedenlerinden yalnızca biri: “Beşinci kol kliği” objektif olarak sistemden beslenmektedir. Bu yüzden açıklamalarımızın ana gövdesini oluşturmaktadır. Sistem ve onun uzantıları her zaman ilk ve esas hedefimiz olmuştur, olmaya da devam edecektir. “Beşinci kol kliği” sistemin istediği ve öngördüğü minvalde partimizi bölüp parçalamış, kendilerinden sorulacak hesaplardan ise kaçıp kurtulduklarını sanmaktadırlar. Bugüne dek partimizi parçalama pratiğini derinleştirip, Yunanistan da ki yaz kampıyla da örgütsel hiyerarşilerini oluşturarak parçalamayı tamamladılar. Bu zamana kadar da partinin enerjisini içte boğarak, enerjiyi gündem dışı şeylerde tutarak sisteme üstün hizmetlerini başarıyla yerine getirdiler. Zira mevcut durumdan kim karlı çıkıyorsa, mevcut durumun mimarı da odur! Partimizin bu hale gelmesi kimin çıkarına olduğu ise çok açıktır! “Beşinci kol kliği” mevcut kaotik sürecin birincil önemde ki mimarı olduğu için son iki açıklamamız bu klik üzerine olmuştur. Ancak “suçlular kliği”ne ilişkin söyleyeceklerimizin de günü elbette gelecektir.

***

Beşinci kol kliğine göre biz neden “karşı-devrimci-ajan-perinçekçi” yiz?!
“doğru yalnızdır,
yalan örgütlenmiştir...”
Yaşar Kemal

Beşinci kol kliği ve müritleri hemen her açıklamalarında bize (daha doğrusu kendileri gibi olmayan herkese) “karşı-devrimci-ajan-perinçekçi” diyerek beyhude çabalarla bizi ve yazdıklarımızı itibarsızlaştırma derdindeler. Yazdığımız ve daha da yazacağımız gerçekleri, kendi misyonları olan “karşı-devrimci-ajan-perinçekçi” öz kimliklerini bize bir gömlek gibi giyindirme uğraşı ve iftiralarıyla, yazdığımız gerçekleri boşa çıkarma çabalarındalar. Her yazıları aynı zamanda seviyelerinin de aynasıdır. Açıklamalarımıza yaptıkları hakaretlerden, adeta ağız ishaline yakalandıklarını görüyoruz. Hepsini kendilerine iade ederken, kendi seviyelerine bizi çekmeyi başaramayacaklarının da altını çizelim.

Bu yazıyı okuyan herkese üzülerek belirtiyoruz ki, seviyesi ve niteliği bu kadar düşük bu apolitik kliklerle yürütmekte olduğumuz bu dar ve sığ polemikler, felsefi, siyasi, politik ve bilimsel nitelikten yoksundur. Bu apolitik kliklerle bu temelde tartışma yürütmenin olanağı yok. Bir makine gibi günlük kirli ve karanlık haberler yayan, planlar üreten, geçmiş suçlarını bunlarla kapatmaya çalışan bu bayları teşhir ve deşifre etmeye, lümpen pratiklerine değinmekten işin bu kısımlarına değinme şansımız ortadan kalkıyor. Siyasi ve politik damarı 7.Konferanstan bu yana gerilettiler. Siyaseti ayak oyunları, kumpas ve komplo olarak algılayanlar, üzerinde zemin buldukları kitleyi de aynı oranda şekillendirdiler ve bugün kitleleri aynı yöntemlerle karşı-karşıya getirmektedirler. Bunun doğuracağı sonuç ise gelecek kısa süreçte birçok insanın bu kirli politikalardan kaynaklı devrimci safları terk etmesine neden olacaktır. Bu basit durumdan da görüleceği gibi, hizmet edilen yer kitlelerin çıkarları, devrim ve demokrasi mücadelesi değildir!

Aylardır iki kliğin ardı ardına yaptığı “zorunlu açıklamalar” iki tarafın kalitesini ortaya çıkarırken, taraftarlarının da niteliğini gözler önüne sermektedir. Kendisini “evinde oturan ev kadını” olarak tanımlayan, aklı var fikri yok, başkasının kafasında düşünüp kendi ağzıyla söyleyen müritleri dahi sosyal medyadan küfür, hakaret, suçlama, deşifrasyon ve aşağılama muharebesine kendisini kaptırarak işi adeta sosyal terapiye çevirmişlerdir. Üzerinde “açıklama” yaptıkları, “tartışma-polemik” yürüttüklerini söyledikleri zemin, sol kelimelerle süslenmiş, toplumun en geri, en seviyesiz, en pespaye ve en tortu kesimleri tarafından yürütülen apolitik, dedikodudan başka bir şey değildir. Aylardır tüm bunları okuyanlar bir tane felsefi, ideolojik, politik, bilimsel öğe üzerinde tartışma yürüttüklerine, ayrılıklarını ve sorunları dayandırdıklarına rastlamış mıdır? 

Onca yıldır bir arada duran bu klikler, daha önce hiçbir şekilde sorun olarak görülmemiş ve dile getirilmemiş olan konuları, bugün ‘ayrılık’ ve birer ‘bölünme’ gerekçesi olarak sıralamaya, kendi konumlanmasına uygun “politik” gerekçeler üretmeye başlamışlardır. Bunu da “farklılık”, “teorik-politik ayrılık” olarak kitlelere burjuva siyaset anlayışıyla ‘yutturmaya’ çalışarak süslü kelimelerle yapma uğraşı içindeler.

***
Hatırlanacağı üzere, henüz hiç bir şey gün yüzüne çıkmadığı dönemlerde 14 Aralık 2016 tarihinde 1 No’lu bildirimizle TKP/ML içinde klikler arası bir çatışmanın olduğunu partimiz kitlesine ve devrimci-demokrat kamuoyuna açıklamıştık. Bu açıklamamızda kaygılarımızı dile getirerek partiyi bölmek istediklerini, böylece klikler suçları ve günahlarının hesabını kimseye vermeden kurtulacaklarını umduklarını dile getirdik. TKP/ML kitlesine durumu anlatmak, uyanık olmasını istemek, değerlerimizin bu klikler arasında paçavraya çevrilmesini engellemek istemek “karşı devrimci-ajan-perinçekçi” olmamızın birinci nedenidir! Çünkü kliklerin niyetlerini, çap ve kapasitelerini, amaç ve hedeflerini teşhir etmiş, parti kitlesine ve devrimci-demokrat kamuoyuna olabilecek ciddi sorunlar noktasında uyanık olmalarını istemiştik. Eğer biz 1 No’lu bildirimizle bunu yapmasaydık  Beşinci kol kliği tarafından bilinçli olarak kaosa çekilen sürecin bu puslu ortamı değerlendirilerek hedefine koyduğu kişileri bugün dövdüğü gibi o gün katledecekti! Bugün dövme eylemleriyle şiddet politikalarının niteliğinin değişimi; bizim 1 ve 2 No’lu bildiriler ile parti kitlesini uyanıklığa, devrimci-demokrat kamuoyunu duyarlılığa çağırmamızla olduğu bilinmelidir. Eğer o bildirilerle Beşinci kol kliğinin gerçek kimliğini açıklamasaydık, bu klik kendi içinde ajite ettiği tetikçilerine devrimci insanları vurduracaktı! Bildirilerimiz bu kliğin uzun yıllardır sürece yayarak örgütleyip planladığı ama son 3-4 yıldır düğmeye bastığı planları deşifre etmiştir. İşte “karşı devrimci-ajan-perinçekçi” olmamızın diğer nedeni de budur! Soruyoruz, devrimcilere pusu atmak, linç etmek, devrimci basını basıp işgal etmek, çalışanlarına şiddet uygulamak, dört bir yana sözlü ve yazılı tehditler savurma ve daha nice karşı-devrimci tutum, davranış, yöntem ve kültürü devrimci harekete enjekte eden “perinçek” değil midir? Peki tüm bunları bugün kim uyguluyor? Biz mi siz mi? “Perinçek”ten bahsederken devrimcileri gazetelerinde devlete jurnallediği yönüyle ele alanlar, onun bu yöntemlerini ona taş çıkaracak şekilde harfiyen uygulayan sizlersiniz.

Bunu eksikleriyle kısmen kaypakkayahaber.com sayfası (bu sitenin son dönemlerde ki “yayın çizgisini” de doğru bulmadığımızı peşinen belirtelim!) kamuoyuna yaptığı açıklamayla sıralamaya çalışmış. Bakın sizin yüzlerce marifetlerinizden sadece bazılarını sıralayarak ne diyor bu sayfa; “(…) kendi sosyal medya hesaplarında, birinin bunlar '' .... tek merkezden idare edildiği çok açık olan'' (yani bunları polis yönetiyor demeye getirdiği bn) ve aynı şahsın, '' Kaostan var olan, nemalanan, ....” gibi ifadeler kullanmasını, yine bir başkasının kendi sosyal medya hesabından ''hizip başlarından biri Köln'de biri Duisburg'ta kalıyor'', bir başka hesapta ''Köpekler, alçaklar, tek kurşunluk canları var,'' diğer bir sosyal medya hesabında ''yeni Perinçekçiler, sonunuz bunlar gibi olacak, onlara yapılan size de uygulanacak'' yine bir başkasının ''Ermeni hizbi, Ermeni lobisi” keza daha da vahimi açıktan ''AF'' rumuzu kullanılarak isim deşifrasyonu yapan, komiteleri tek tek sayarak bu komitelerde kaç kişinin yer aldığı, kimin ne olduğu vb. vb. söylem, ifade ve suçlamaları yazan bu kişiler (…)”[2] İşte yüzlerce yaptığınız ihbar ve deşifrasyonlardan sadece bazıları. Bunun üstüne bir de biz yaptıklarınızı tek-tek sıralayıp listeyi uzatma derdinde değiliz. Zira sıralasak ne fayda “yavuz hırsız ev sahibini bastırır” halindesiniz.  “Benden farklı düşünen, benim doğrumu kabul etmeyen, benim irademi tanımayan susturulmalıdır” anlayışıyla yürüttüğünüz bir başka operasyon ise; nisan operasyonunda alınanlardan kimi yoldaşlarında içinde olduğu, geçmişin emektar kadrolarına ilişkin kişilik yıpratması, itibarsızlaştırma, kaldıkları adresleri en geri en sıradan insanlara dek söyleyerek deşifre etme, insanların içinde hakaret edip, haysiyet cellatlığına soyunmuş durumdasınız. Bunu yapan sizler bu yoldaşlarımızın düşman karşısında gösterdiği tavrın binde birini dahi gösterememiş, dizleri üzerine düşmüş kimselersiniz.  Soruyoruz tüm bunları yapan sizler mi “karşı devrimci-ajan-perinçekçi” yoksa devrimci kamuoyunu ve Parti kitlemizi yapacağınız komplolara, işleyeceğiniz cinayetlere, oynayacağınız oyunlara karşı uyarıp sizin bu planlarınızı boşa çıkaran bizler mi?

Bahsedilen “Ermeni lobisi” ve “Rojava hizbi” Nubar Ozanyan yoldaş ve onun gibi ömrünü mücadeleye vermiş, silah elde, zulmün olduğu her coğrafyada cepheden cepheye savaşan yoldaşlardır. (Bu yoldaşlar sizlerle 7.Konferanstan bu yana ittifak yapıp hata ve zaaflara düşmüş, sizlerin önünü açmış olsalar bile) hiç tartışmasız devrimciler ve zulme karşı savaşarak silahlarının arkasında ölüyorlar. Ya siz? Siz de Avrupa da en iyi arabalarınızla gezip, Türkiye de hatlar katlar alarak bu insanlara dil uzatın ve bu yanınıza kalacak öyle mi? Şefleriniz kırmızı şarap eşliğinde denizin ve antik sütunların tadını çıkarıp Nubar ve diğer yoldaşlarımızın üyeliklerini, konumlarını yetkileri olmamasına karşın “düşürsünler!”, siz de kendi ailenize dahi dürüst olamayacak kadar küçük bir insan olun ama kalkıp ömrünü devrime adamış, elde silah toprağa düşenlere dil uzatın öyle mi? Tabi ki yaparsınız, bu hadsizliğinizi şeflerinizden alıyorsunuz.

Kafa-kol-çıkar ilişkileriyle, halka ve devrimcilere karşı işlediğiniz ortak suçlar, sizi bir arada tutan temel öğelerdir. Kirlenmişliğiniz bir arada kalmanızın ideolojik hamuru oldu. İşlediğiniz suçlarınızdan dolayı birbirinize muhtaçsınız bu da sizin politik birlikteliğinizi sağlıyor. 7.Konferanstan bu yana sizin gerçekliğinizi görüp parti bünyesi içerisinde sizi deşifre etmek isteyen her kesim devrimci-komünist antibiyotik etkisi yarattı. Birer mikrop organizmaları olan ve parti bünyesini çürüten sizler, bu devrimci-komünist antibiyotik etkiler karşısında suçlarınız ve ihanetlerinizden dolayı yargılanmamak için bir arada kalarak örgütsel bütünlüğünüzü sağladınız. Gelinen noktada ise, devrimci-komünist antibiyotiklere karşı iplerinizi yönetenlerin kurumsal desteği ile muazzam bir bağışıklık kazandınız. Artık sizi ve içine çöreklendiğiniz partiyi hiçbir ilaç iflah etmez.

***

Gerçekler arkalarından konuşulmasına pek aldırış etmezler. Biz 2 No’lu bildirimizle gerçekleri ortaya koyduk. Siz bunlara “karşı devrimci-ajan-perinçekçi” diyerek bizi suçlayıp, söylediklerimizi çarpıtmaya çalıştınız ve yazdıklarımızı cevaplandıramadınız. Tıpkı uyguladığınız şiddet ve işgaller karşısında bir çok devrimci-demokrat kurumların size karşı tavrına şiddeti inkar edip, sonra da “karşı-eleştiri” adı altında saldırarak susturmaya çalıştığınız gibi bizi de tehditlerinizle susturacağınızı sanıyorsunuz. Bir şeyi inkar etmek değil, önemli olan o şeyi çürütmektir. Siz 2 No’lu açıklamamızda belirttiğimiz gerçeklerin hiçbirine cevap veremediniz ve altında çirkinliğinizle ezildiniz! 1 ve 2 No’lu bildirilerimizde yalnızca bir kısmını ifade edebildiğimiz gerçekleri, fazla değil 1 yıl içerisinde hepsini pratiğinizle somutlayan sizler bizi karşı-devrimciler, ajanlar, perinçekçiler” ilan ederek kurtulabileceğinizi mi sanıyorsunuz? Örgütlü yalanlarınızla, planlı kumpas ve komplolarınızla, çıplak gerçeği ve gerçekliğinizi erteleyebilirsiniz ama asla saklayamazsınız.

Kişisel “gelişim”leri sahtekarlık olanların, kişiliği ve karakteri yalan, iftira ve manipülasyon üzerine kuruludur, yöntemleri ise kumpas ve komplodur. Beşinci kol kliği her açıklamasında bize karşı-devrimciler, ajanlar, perinçekçiler” diyerek bizi suçlayıp yazdığımız gerçekleri itibarsızlaştırma, kendi gerçek kimliklerinin ortaya çıkmasını engelleyerek gerçeği manipüle etme çabası ve telaşı içindeler. Peki bu zatı-ı muhterem keskin “devrimciler” bizi tanımadığını, kim olduğumuzu bilmediğini ve her yerde fellik-fellik aradıklarını söyledikleri bizleri nasıl karşı-devrimciler, ajanlar, perinçekçiler” ilan edebilir? Hangi somut belgeyle bunları yapabiliyorsunuz? Tabi beşinci kolcular için somut bir belge olmasına gerek yok. Onlar için on-yılı aşkın süredir insanlara çok kolay iftiralar atılarak karşı-devrimci, ajan, perinçekçi” ilan ettikleri ve devrimcilere karşı kendileri bu asli görevle çalıştıkları için sorun yok. Bunu defalarca yaptılar-yapıyorlar. Kim ki, bu kliğin gerçekliğini ortaya koymuş veya koymaya kalkmışsa onlara  karşı-devrimciler, ajanlar” demeyi farz bellediler. Bu iddialarını dayandırdıkları ve “somut belge” olarak göstermeye çalıştıkları bizim 2 No’lu açıklamamızda ki Almanya-Avusturya-İsviçre ve “YN” olarak açıkladığımız ülkelerin isimlerine dayandırmaya çalışıyorlar. Ne beyhude bir çaba! Siz her fırsatta ülke değil il-il, şehir-şehir bölgelerin ismini verdiniz. YN’de sizden gizli olarak (…) bölgesine geçmek zorunda kalan parti kadrosunu hemen telefona yapışarak Türkiye ve Avrupa da ki müritlerinize bu parti kadrosunun (…) bölgesine geçtiğini söyleyen siz değil miydiniz? Bu parti kadrosunu 2 gün sonra burjuva medyada fotoğrafıyla haberi yapılmadı mı? Yetmedi gittiği yerde müritlerinize tutuklattıran siz değil misiniz?! Devrimcilere saldıran, tehdit eden, şiddet uygulayan siz değil misiniz?! Bu ve daha saymakla bitiremeyeceğimiz nice suçlara imza atan, atmaya da devam eden ve bunların hesabını vermesi gereken sizler karşı-devrimciler, ajanlar, perinçekçiler” olmuyorsunuz da biz oluyoruz öyle mi? Saydığımız ve Avrupa kıtasının yüz ölçümü olarak neredeyse yarısını kapsayan koca bir coğrafyanın ismini vermek karşı-devrimciler, ajanlar, perinçekçiler” yapıyor bizi öyle mi? YN’de aldığınız ev ve arabayı söyleyerek, Avrupa’nın en nezih ülkelerinde yıllardır yaşayıp, iltica edip kırmızı şarapları devirmenizi söyleyerek “illegalinizi” bozduk öyle mi? Siz bu ucuz “illegaliniz” ve basit yaklaşımlarınızla ancak kendi müritlerinizin aklıyla dalga geçebilirsiniz. Biz sizin ne olduğunuzu, neye hizmet ettiğinizi ve beşinci kol kliği olduğunuzu da açıkça söyledik. Hatta daha da ileri giderek bunu çeşitli dönemlerde ki somut pratiklerinizle de ispatlayabileceğimizi açıkladık. Öne sürdüğümüz iddialarımıza yanıt veremediğiniz gibi, daha yüzlerce suçunuzu ortaya dökmeyelim diye her yerde Big Brotherinizle bizi aramaya başladınız. Bize olan kin ve öfkenizi başka gerekçelerle dövdüğünüz devrimcilerden çıkarıp, bize mesaj gönderdiniz “onların sonu daha kötü ve ağır olacak, onları bulacağız, taş altı yapacağız, onlara yapacaklarımız herkese ibret olacak” diyerek korku imparatorluğu yaratıp, bizim için olmadık iğrenç fanteziler kurdunuz. Bizi sosyal medyada Big Brotherinizin imkan ve olanaklarıyla gerçekleri açıklamamızı engelletip, sildirdiniz. İP adreslerimize ulaşıp bize operasyon yaptırma uğraşlarına girdiniz. Hatta Avrupa’da ki yaverlerinizden 4 kişi bizi Facebook ve Google “sahte hesap kullanıyorlar, tehditkar ve kötü amaçlı mesajlar yayınlıyorlar, beni tehdit ve rahatsız ediyorlar” içeriğinde şikâyet ve ihbar ederek hesaplarımızı kapattırdılar. Bunlar belgelidir. Bu keskin “devrimcilerinizin” isimlerini ve ihbar ettiklerine dair Facebook ve Google’den hesaplarımızın bu nedenlerle kapatıldığına dair mail adresimize gelen İngilizce bu belgeleri, bu kişilerin profil bilgileriyle kamuoyu ile paylaşalım mı? Belgelerle bu ihbarcı yandaşlarınızı ortaya koyalım mı? Bu belgeleri kamuoyu ile paylaştığımızda ihbarcı müritlerinizi deşifre ettiğimiz için bizi yine (herkese çok kolay bir şekilde iftira attığınız gibi) karşı-devrimciler, ajanlar, perinçekçiler” deyip işin içinden çıkacaksınız.  Bu belgeler paylaşıldığında bu “keskin devrimcilerinizin” yaptıkları ihbarı nereye koyacaksınız? Devrimcileri dövdüğünüzde formüle ettiğiniz gibi “devrimci adalet”i bu defa “devrimci ihbarcılık” olarak mı formüle edeceksiniz? Şimdilik, bu “devrimci” görünen sahtekar ve ihbarcı dört yaverinizden ikisinin Avusturya, birinin Almanya ve birinin de İsviçre’de olduğunu belirtmekle yetinelim. Zamanı geldiğinde bu kişilerin IP adreslerine kadar detaylarıyla yer alan ihbar belgelerini teşhir edeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın.

Şunun da altını çizmekte yarar var;  “Tek doğru benim doğrum, tek yol benim yolum, tek inanç benim inancım, tek irade benim iradem, tek makbul düşünce benimki” zihniyeti, “tek devlet, tek millet, tek dil, tek bayrak” düsturunun “sol” versiyonudur! Bunu yapan sizler her fırsatta bu kriterlerinize uymayanları karşı-devrimciler, ajanlar, perinçekçiler” ilan edip duruyorsunuz. Size karşı çıkanı karşı-devrimci” sizin niteliğinizi ve pratiğinizi ortaya koyanlara  ajan” ve nerede sizin şaibeli yanlarınızı masaya yatırmaya kalkan olsa “perinçekçi” ilan ediyorsunuz. Gerçekleri çapraz ateş altına alıp katletmeye çalışıyorsunuz. Nerede sizin gibi önüne geleni bu şekilde yaftalayan varsa ve nerede sizin gibi devrimci tüccarlığı yapan varsa geçmişine iyi bakın, kesinlikle sizin gibi şaibelerle dolu bir geçmişe sahiptir.

Mesele gün gibi açık; sizin istihbarat kimliğinizi dahi ortaya koysak (ki bir istihbaratçıyı kimlikle değil pratiğiyle somutlamak mümkün!) siz buna bile “devrimci” bir kılıf bulursunuz. Taban bulduğunuz kitleniz ümmetçi bir topluluk olduğu için ayak kabı kutusunda saklanan paralarla basılanların akıbetinden farlı olmaz sonuç. Sizde onların uzantılarısınız ve müritlerinizde, üzerinde zemin bulduğunuz tabanda onların kitlesiyle eşdeğerde! Yapılan işin niteliği kendisine bulduğu taraftar kitlesiyle orantılıdır. Sizin niteliğinizde, çapınızda, kalitenizde ne olduğunuzda ortadadır. Bir su bardağının büyük bir çağlayandan alacağı yalnızca bir bardak sudur. Fazlası değil. Siz o çağlayandan bir bardak dahi aldığınızı düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.

45 yıllık bir partinin başından geçen onlarca benzer durumdan hala ders çıkarmamış bir “ümmetçi taban/kitle” gerçekliği ortaya her defasında çıkıyor. Bu döngüyü Einstein çok iyi özetler ve der ki; “Aptallığın en açık kanıtı, aynı şeyleri defalarca deneyip, her defasında farklı sonuçlar elde etmeyi beklemektir.” Bu sizin üzerinde yeşerip taban bulduğunuz topluluğun niteliğini özetliyor. En çok kimler varlıklarını politika platformunda kanıtlamak ve o sayede itibarlı yaşamak istiyorlarsa; en tepede önce onlar, sonra da etek döküntüleri çatışıyorlar.” der yazar. Siz tam da bu durumdasınız. Ne acıdır ki, TKP/ML tarihi boyu çeşitli sızmaların, revizyonist, oportünist, kariyerist ve ilkesizlerin, omurgasızların mücadelesinin arenası olmuştur.

İşte bu durumdayken, çeşitli dönemlerde onlarca farklı kadro tarafından hakkınızda ki şaibeli suç duyurularını, karanlıkta kalan yanlarınızı ve açılan ama ne hikmetse hep olağanüstü gelişmelerle bir şekilde sağlıklı yürütülmesi sekteye uğrayan, yarım-yamalak “soruşturma”larla “sonuçlanan”ları sıralasak, hakkınızda ki belgeleri bu ümmetçi kitlenize sel etsek ne fayda?! Lakin “söylesek tesiri yok; sussak gönül razı değil.” O halde sizin kim olduğunuzu, nereye hizmet ettiğinizi bağıracağız, çığlığımız sağır kulakları delene dek…

İnsanları döverek herkesin üzerinde despotik egemenliğinizi kurmanın ikinci ve üçüncü adımlarını böylece attınız. İlk adımınız kumpas, tasfiye, kişisel itibarsızlaştırma oldu. Bunu hala adım adım sürdürüyorsunuz. İstediğiniz egemenliği kurmanızda önünüzde pek bir engel yok. Big Brother’inizin desteğiyle bunu kısa zamanda yapabilirsiniz. Ancak yapmamanızda planın bir parçası. Çünkü amaç bir bütün tasfiye etmek değil, TKP/ML’yi tetikçi, taşeron konumuna getirmek! Oluşabilecek devrimci dinamikleri sizlerin denetiminde kontrol altında tutmak. Olası bir kontrol dışı devrimci mekanizmaya yönelmesini, taşmasını ve bir tehlike oluşturmasını engellemek!

94’de Laz Nihat’ların yalnızca bir tarafta kaldığını düşünenlere bunun büyük bir yanılgı olduğunu yıllarca uyarmamıza karşın bu uyarılarımız ciddiye alınmadı. Bugün ciddiye almayanlar bu gerçeği acı ve trajik bir şekilde beşinci kol kliğinin icraatlarıyla yaşıyorlar. Big Brotherınız tarafından meslektaşlarınız Laz Nihat’ların akıbetinden çıkarılan ders ve tecrübe ile size biçilen misyon ve vizyonla memuriyetinizi sürdürüyorsunuz. Bu son darbe ile partiyi bölüp parçalayarak da emekliliğinizi alacağa benziyorsunuz. Hedef, 1.Kongreyi de yaparak kendinizi “meşru irade, sekretarya vs.” ilan etmek. Laz Nihat’a “ikinci İbrahim” deyip onun keskin kılıcı olan ve ona bir dönem tapanlar gibi müritlerinizde size “ikinci İbrahim” der. Big Brotherınız  Laz Nihat’lardan iyi dersler çıkarmışsa (ki muhtemelen öyledir) akıbetiniz de aynı sonuçlanmaz. Bunu zaman gösterecek şüphesiz. Zaman değerlidir; ama gerçek, zamandan daha değerlidir. Gerçeğin en büyük dostu zamandır. Biz bu zamanı gerçeğin rahminde demleyerek bekleyeceğiz. Sizin bugün güler yüzle söylediğiniz yalanlara bir anda inanarak müritliğinizi yapanlar, yalanın dostu, gerçeğin düşmanı olanlar; gerçekliğiniz ortaya çıkınca ‘acı’ gerçeği damla-damla yutacaklar. Fakat her şey için çok geç olmuş olacak. Çünkü sizin “karanlığınızla” kirlenmiş, kirli işlerinizle suç ortağınız olmuş olacaklar. Tıpkı bugün, devrimcilere şiddeti, tehditti onaylayıp-alkışlayıp bu suça ortak oldukları, suçlarınızı teorize etmeye çalıştıkları gibi… Devrimcilere şiddeti, komployu, tehditleri sosyal hesaplarından ‘fav’layan bu zatlar, uygulanacak her türden karşı-devrimci vahşeti de ‘favorilerine’ aldıklarını, aynı uygulamaların günü gelip kendilerini de bulacağını unutmasınlar! Devrimcilere karşı uyguladığınız şiddet, pusu, komplolar telefonunuzda, sosyal medya hesaplarınızda ki ‘beğeni’ butonlarınızda kalacağını sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Bunların hepsini, kimlerin neler yaptığını, not ettik, ediyoruz. ‘Beğeni’ butonlarınızı küçük dünyanızda çökertmeye devam edin. Kamuoyuna suçlarınızla birlikte bir bir teşhir edileceğiniz günler elbet gelecektir. Devrimcilere, halka karşı işlenen her bir suçun teşhiri devrimci bir görevdir.

7.Konferanstan bu yana beşinci kol çalışmalarınızla kadrolarını, militanlarını devrimci dinamiklerini ve kitlesini sürece yayarak tasfiye edip tükettiğiniz ve çalışmalarınıza karşı direnç gösteremeyecek hiçbir devrimci-komünist damar bırakmadığınız bugünün TKP/ML’sinde egemenliğinizi kurmanız neden zor olsun?! Siz bu egemenliği kurmaya yeni başlamadınız. II.OPK’nın kadrolarını tasfiye edip Demirdağ’ın katledilişinden sonra bu süreci yöneten-yönlendiren sizlersiniz. Partiyi, bilinçli olarak devrimci mücadeleyi kavramayan “kadro” ve “militan” görünen yaverlerinizle donatıp, bugün “çatıştığınız” ama 7.Konferanstan buyana koalisyon kurduğunuz suçlular kliği ile devletin kucağına oturtturmayı başardınız! Bugün suçlular kliği ile 7.Konferanstan bu yana kurduğunuz koalisyon bozulmuş, aranızda ki gazveye kitleleri malzeme etmeye çalışıyorsunuz. İşgalci barbar korsanların saldırısına uğramış kaptansız ve tayfasız gemiye çevirdiniz partiyi. Partinin kimi kadroları tasfiye edilmiş, kimileri tutsak, dışarda kalan bir kısmı ise kelle koltukta savaşmaya çalışmasına karşın elleri kolları siz beşinci kol kliği tarafından bağlanarak, parti Mevlana tekkesine çevrilerek her yönüyle teslim alınmaya çalışılıyor. TKP/ML’nin buraya gelişi salt sizin beşinci kol çalışmalarınızla olmadı. Bugün çatışma halinde olduğunuz suçlular kliğinin oportünist, omurgasızlığıyla, destek ve yardımlarıyla oldu! Siz TKP/ML’yi bilinçli planlı kuşatmanın memurları olanlar Big Brother’inizin size verdiği görevleri yerine getirirken, suçlular kliği ise oportünistliği, ilkesiz, prensipsiz, omurgasızlığı ve apolitikliğiyle size yardımcı olarak suç işlemiştir. Bu tablo içinde yer alan hiç kimse temiz ve suçsuz değildir. Ne acıdır ki, bu hareketin tabanı da bu kirlenmeden kurtulamamıştır!  Önemli bir kesimi politik bir çevre olmaktan çıkmış ümmetçi bir topluluğa dönüşmüştür! Herkese ve her şeye kafa sallayan, oportünist, yalaka, güce tapan, siyaset değil dedikodu yapan bir insan modeli yarattınız. Öyle ki yalaka inek misali kasabın bıçağını bile yalar hale getirdiğiniz. Genetiği değiştirilmiş organizmalar gibi yarattığınız ümmetçi topluluk bugün size şakşakçılık yaparak orta yerde duruyor. Ümmetçi topluluklarda “bilgi” ve “bilinç” öğesi yoktur! Çünkü kendisi yerine başkası düşünen, kendisi yerine başkası karar veren, itaatkâr biat kültürünü taşıyan cahil topluluklardır. Sizler kendi küçük çevrenizde, aile yaşamınızda dahi bir yere, niteliğe ve öneme sahip değilken, suçlular kliğinin de oportünist, pragmatist, ilkesiz, apolitikliğinden güç alarak böylesi klanlaşmış ümmetçi topluluklar yaratıp, onlar içerisinde bir yere ve konuma sahip olabildiniz.

Beşinci kolcular neden böyle bir topluluk yaratmayı hedeflemişlerdir? Bunun iki nedeni var. Birinci nedeni: Günümüz modası olan tüm yetkiyi, gücü tek merkezde kendi elinde toplama, aklı var fikri yok, başkasının aklıyla düşünen kendi ağzıyla söyleyen ümmet toplulukları üzerinde sosyal bir otorite edinme. Bunun için de ‘kitlesini’ güdükleştirip apolitik hale getirmeli, körleştirmelidir. “Körler diyarında şaşılar KRAL olsun” diye.  İkinci nedeni; Aydın, yazar-çizer, okuyan-araştıran, bilimle uğraşan, entelektüel, siyasetle uğraşıp politika üreten, vizyon ve misyon sahibi, öngörülü bir kitle üzerinde var olmak için önce böylesi bir kitlenin her yönüyle (düşüncede ve yaşamda) çok ilerisinden olmayı gerektirir. Böylesi bir kitle sizi doğum lekelerinize dek mercek altında tutar. Hata ve suçlarınıza biat etmez, hesap sorar, izin vermez ve peşinizden gelmez. Beşinci kolcuların bu nitelikte bir topluluk için de KRAL olmalarını bırakalım, yaşam hakkı bulmaları ve var olmaları dahi imkansızdır. Bunun için ne kaliteleri, ne kapasiteleri ne de nitelikleri uygun değildir. Ancak mevcut ümmetçi, biat ve itaat eden topluluk içinde pekala kendi küçük suçlular dünyasının kralları, padişahları ve vezirleri olabiliyorlar…

Devrimcilere karşı eline çekiç alan siz, her şeyi ve herkesi çivi olarak görüyorsunuz!
Yeri gelmişken şu noktaya da değinelim; Kaç aydır bizi arıyorsunuz! Naçizane önerimiz bizi bulmak için fazla kafa yormayın, beyniniz incinir. Zira, pek alışık değilsiniz o uzvunuzu çalıştırmaya. Bizi çok iyi tanıyorsunuz, uzağınızda da değiliz. Nefes kadar yakınınızda, attığınız adımların, yaptığınız kötülüklerin, işlediğiniz suçların çetelesini tarihe not düşüyoruz. Haklısınız; öyle ya, yıllardır onlarca Parti işçisine, kadrosuna, taraftarına o kadar çok komplo, ihanet, kumpas yaptınız ki, kimler olduğumuza ilişkin çok fazla ihtimal üzerinde duruyorsunuz. “Acaba hangi çelme taktığımız, hangi kumpas ve komployla saf dışı bıraktığımız, hangi ihanet ettiğimiz kişiler yazıyor hakkımızdaki tüm bu gerçekleri” diye düşünüyorsunuz. “Paradoksumuzu” çözmenize yardımcı olalım; Partiye, değerlere, devrim mücadelesine kanı, canı ve bedeniyle sahip çıkanlar, sınıf mücadelesinin çetin ve ağır sınavından defalarca sınanarak onurluca çıkanlarız. Şimdi hatırladınız mı?

Bizi tespit etmek için bir çok insanı suçladığınızı, insanlar içinde bolca tehditle “hesap sorma andı” içtiğiniz haberlerini alıyoruz. Sosyal medya üzerinden yazdıklarınız söylediklerinizin yanında oldukça masum kalıyor. Hakkımızda yazdıklarınızı okuyanlar, özünüzün dilinize nasıl yansıdığını görüyor. Adeta ağız ishaline tutulmuşsunuz. Yazdıklarınızı okuyanlar sizin çapsızlığınıza, iddialarınızda ki temelsiz beşinci kolcu niteliğinize tanıklıkı yapmaktadırlar. Bizi bulmak için acelenizin nedenlerini gayet iyi biliyoruz; yaptıklarınızı, yapacaklarınızı, karşı-devrimci kirli oyunlarınızı, ilişki ve yaşam tarzınızı daha fazla teşhir ve deşifre etmeden bizleri tespit etme, sizlerin deyimi ile “temizleme-icabına bakma” çabası ve panik hali içerisinde olduğunuzu öğreniyoruz. İçinde bulunduğunuz ruh hali, bizler düşman elindeyken işkencecilerin Kaypakkayacı kimliğimiz ve duruşumuz karşısındaki çaresizliği, ağzı köpürmüş hallerini anımsatıyor bize. Çok normal bu halleriniz. Çünkü devrimcilere şiddet uygulayıp, “biz şiddet uygulamadık yalan” diyecek kadar sahtekar, omurgasız ve kimliksizsiniz. Devrimci basını işgal edip “özgür basın halkın ve devrim mücadelesinin hizmetine sokulmuştur”, “gerçek sahiplerinin eline geçmiştir” diyecek kadar sahtekarsınız. Devrimci kurumlar sizin özel mülkiyetiniz mi? Ne demek “gerçek sahiplerinin eline geçmiştir” Bir şeyin sahibi olduğunu iddia edenin, kendi mantığını, düşünüş ve yaşayış biçimini, ilişkilerini mülkiyet ilişkisiyle açıklamasından başka bir şey değildir. Hani özel mülkiyete karşıydınız? Pardon, şefinizin YN’de ki satın aldığı evi, müritlerinin de Avrupa’da ve Türkiye de ki özel mülkiyetlerini unutmuşuz… Sizi bir araya getiren temel anlayışlardan biri de özel mülkiyetçi anlayışınız değil mi? Bunları da bir-bir açıklamamızı ister misiniz? En iyisi siz her şeyi olduğu gibi bunları da yalanlayın, bizi de her zaman ki gibi “karşı-devrimci, ajan, perinçekçiler” olarak yaftalayın, kendi müritlerinizi bunun üzerinden ajite edin ve işin içinden kolayca çıkın. Sistemin kirli akar sularından, halkı zehirleyen ideolojik atık derelerinden suyunuzu içtiğinizi, ideolojik-siyasi-politik gıdanızı oralardan aldığınızı bir kez daha bu pratiğinizle ispatlamış oldunuz. Sizler karakterinize, sınıfsal özünüze uygun davranıyorsunuz. Bunda bir sorun yok. Sorun, özel olarak Kaypakkaya çizgisinin ardıllarında ve genel olarak Türkiye topraklarının devrimcilerindedir. Ki, siz ve sizler gibilerine hak ettiği yanıtı verememektedirler!

Belirtelim ki, kim olduğumuz ne yaptıklarımız karşısında önemsizdir! Biliyoruz ki hizmet ettiğiniz odaklarla el-ele verip bir gün bize ulaşacaksınız. Bilin ki, bulduğunuzu sandığınız an, sizi bekliyor olacağız. Dikkat edin! Çünkü gerçek Kaypakkayacılarla tanışacak, hak ettiğiniz şekliyle karşılanacaksınız. Yıllardır kumpaslarla, entrika ve komplolarla tasfiye ettiğiniz, basit oyunlarınıza baş eğip, emeklerimizin, değerlerimizin, bedellerimizin billurlaşmış hali olan Partimizi siz beşinci kolculara bırakıp giden “devrimciler” olmayacak karşınızda. Emin olun ki, Komünist önderimiz Kaypakkaya’nın bize bıraktığı ihtilalci çizgiye uygun karşılanacaksınız. Halkımızın, siperdaşlarımızın, dost ve yoldaşlarımızın önünde söz veriyoruz ki, geldiğinizde  adaletimiz hızlı, dürüst ve merhametsiz olacak! Bunu bilerek farkında olarak gelin! Bunu göze alarak gelin. Yapacaklarınızı misliyle alacağınızdan şüpheniz olmasın. Biz sınıf mücadelesinin en çetin koşullarında kendimizi kanıtlayıp çıktık. Bunu sizde iyi biliyorsunuz. Biz faşist devlete pabuç bırakmadık, sizin tehditlerinize mi pabuç bırakacağız? Bizi ne geçmişte bin bir Osmanlı oyunları ve kumpaslarla tasfiye ettiklerinize, ne yıllardır el-ele verip bu partiye ve kitlesine tüm kötülükleri reva gördüğünüz bugün ise birbirinize girdiğiniz suçlular kliği olan koalisyon ortaklarınıza, ne de büroları basıp, pusular atıp dövdüğünüz genç devrimcilerle karıştırmayın.

Dört bir yana hakkımızda attığınız iftiralar, korkutup-sindirme salvolarınız, insanlara aba altında sopa göstermeleriniz, açık tehditleriniz, güneş görmüş kar gibi gerçeğin karşısında eriyor/eriyecek. Yazdıklarımızın doğruluğuna ve gerçekliğine dair hiçbir şey diyemeyen sizler, basit apolitik karalamalar ve iftiralarla gerçeklerin üzerini örtmeye çalışmaktasınız. Gerçekleri karanlığınızla örtemeyeceksiniz… Korku, zorbalık ve baskıyla sindirmeye çalıştığınız gerçekler her zaman gücünü korumaya devam edecekler. Çünkü gerçekler bulaşıcıdır ve onları ancak devrimciler bedeli ne olursa olsun kaygısızca savunur!..

Unutmayacağız ve mutlaka teşhir ederek hesap soracağız!
Belki bugün değil, ancak şüpheniz olmasın ki, ödenen bedellerin, dürüstlüğün, fedakarlığın ve bunların toplamından oluşan değerlerin, kazanacağı vakit ve  sizlerden hesap sorulacak zamanın günü gelecektir.

Bu partinin tarihinde düşman eliyle veya çok bilmiş bölgeci, bürokrat kafa-kol-feodal aşiretçi ilişkisine gırtlağına kadar batmış siyasetçiler sayesinde onlarca darbe, ayrılık, bölünme yaşandı. Bugüne kadar bu ayrılık ve darbelerin başını çeken, partiyi bölüp parçaladıktan sonra Avrupa da sırça köşelerine çekilip oturanlardan kimse hesap sormadı. Ancak bugün bu partiyi parçalama da, devrimcilere şiddet-tehdit uygulanmasını onaylayan, uygulandığında da alkışlayan, sosyal medya hesaplarından bunları paylaşan kişilerin çetelesini bir-bir tutuyoruz. Bu kişilerin çoğunu tanıyoruz. Niteliklerini, kalitelerini, zaaflarını, çaplarını iyi biliyoruz. Çok değil birkaç yıl içerisinde bu kişilerin çoğunluğunun ilişkilerini kesip köşesinde oturacağını da biliyoruz. O gün bu kişilerden bugün yaptıklarının bedelini teşhir ederek hesap soracağız. Öyle yüzlerce insanın kanı bedeli üzerine kurulmuş bir partiyi, binlerce insanın ödediği bedelleri bölüp parçalayıp sonrada köşesine çekilip kendi iğrenç bireysel yaşamını örgütlemeye, para kazanıp sırça köşklerinde hiç bir şey yokmuş gibi rahatça şaraplarını içmelerine izin vermeyeceğiz. Bu da bizim Patimiz saflarında mücadele edip yaşamını yitiren, sakat kalan, ömrünü zindanlarda geçiren yoldaşlarımıza, bedel ödemiş ailelerimize sözümüz olsun!

Konferansların ertelenmesi:
Peşinize düşmüş müritleriniz, ümmet topluluğuna çevirdiğiniz ‘kitleniz’ kaç yıldır konferans yapılamadığını biliyor, bunun nedenlerini ve hesabını soruyorlar mı? Hiç sanmıyoruz. Oysa Konferansların yıllarca ertelenmesiyle parti iradesinin demokratik bir şekilde gelişmesinin de önüne geçilmiştir. Konferansları mekanik bir “yönetim değişimi” olarak algılayan bu apolitik klikler, Konferansların; sosyal, siyasal, politik, ekonomik dönüm noktalarına müdahale, değişen ve gelişen koşullara göre değişip yenilenme, mücadele yol ve yöntemlerinin farklılıkları ve zenginliklerini geliştirme gerçekliği ve bilincinden uzak oldukları ve böyle bir dert taşımadıkları için 10 yıldır Konferans erteliyorlar. Bu ertelemeleri de “Kongre örgütleyecektik” söylemleriyle “geçerli bir neden” üzerine oturtmaya çalışmaktalar. Zati Sungur’un torbasına tavşan sığdırmasını fersah-fersah geçen bu beyler, torbalarına Kongre sığdırma becerisi gösteremediler ama partiyi bölüp parçalayıp düşmanın kucağına oturtmayı başardılar! Yani sormazlar mı, niye ilizyonculuk hünerlerinizi herhangi bir sirkte gösteri yaparak sergilemek varken, kitlelerin umutlarıyla oynayarak kapasitesizliğiniz ve çapsızlığınızla bilimle uğraşmaya soyundunuz? Ama asıl ilizyon kitleleri ilizyonlamak değil mi? Sizde bunu yaptınız/yapıyorsunuz. Beşinci kolcuların asli görevini biliyor ve anlıyoruz. Ama ya siz, siz suçlular kliği bu soruyu hiç kendinize sormadığınız gibi, soranları da beşinci kol kliğiyle koalisyon kurarak susturdunuz.

2002 sonbaharında yapılan “7.Konferans” sonrası dağıtığınız Karadeniz’in ardından 2007’de “halk savaşı-tek gündemli konferans” olarak yaptığınız 8.Konferantan bu yana 10 yıl geçti. “Halk savaşını” da ne hikmetse Avrupa’da vermeye giden bu baylar, Karadeniz’in tasfiyesine karşı Dersimi, Ortadoğu’yu örgütleyen kimseleri bugün Avrupa da oturarak tasfiye eden kişiler! 8.Konferansın şiarı “Dipten gelen dalgayı yüzeyde büyütelim” şeklindeydi. Beşinci kolcular ve suçlular kliği dipteki bu dalgayı partiyi bölüp parçalamakla yüzeyde büyüttüler. Ne yazık ki bu partinin “tabanı” ve “kitlesi” olanlar karşısında bunun hesabını 10 yıldır bir kez olsun sormadı. İşte bu ve daha bir çok nedenden dolayı yukarıda “parti kitlesinin çoğunluğu ümmetçi bir topluluğa dönüştürülmüştür” tespitinde bulunduk! Azınlıkta kalan ve politik açıdan kendisini dinamik tutmaya çalışan bir kitle ise baskı, tasfiye ve sindirme yoluyla susturulmuştur.

Sonuç olarak, 7. ve 8.Konferanslarla bu bayların yaptığı, eklektik, bel kemiksiz oportünist, tasfiyeci, teslimiyetçi bir siyasi çizginin siyasi cesaretsizğini, yüksek perdeli ajitasyon söylemleri ve laf kalabalıkları ardına gizlenme becerilerinden başka bir şey değildi. Söylenecek çok şey var. Ama buna ne vaktimiz, nede geçmişin muhasebesini yapacak zaman var. Zaman gerçeği görüp çözümleme, kliklerin niteliklerini ortaya koyup yüzünü geleceğe, bilime dönme zamanıdır. Düşük yoğunluklu savaş stratejisinin ve uluslararası revizyonizmin yaydığı ve bir kültür haline getirdiği, siyasetten başka her şey yapma, bilimle uğraşmaktansa birbirleriyle uğraşma yönelimini bu klikler “sen bunu yaptın, ben bunu yaptım” ile yerine getiriyorlar. Bize rehberlik eden kural, gerçeği ortaya koyup çözümlerken, yanlışı, suçluyu ve ihanetleri teşhir ederken, bu gerçeklikten kopmamaktır.

Bundan sonraki hamleleriniz neler olacak?
Bugün yazdıklarınızda her fırsatta Kaypakkaya’ya bağlı olduğunuzun yeminlerini ederek, bu yeminlerle Kaypakkaya ile bu partiye güvenen kitleyi elinizde tutmaya çalışıyor, “onu en iyi savunan” siz olduğunuzu söylüyorsunuz. Ne diyelim, yumurtasız omlet yapma ve olmayan omleti de insanlara yedirmede oldukça mahirsiniz. Ama şunu bilin ki bu “omleti” ancak ümmetçi topluluğunuza yedirirsiniz.

İlk işiniz Nisan operasyonu öncesi ön görüşmeleri yapılan, önemli oranda sonuçlanan belgeleri bir araya getirerek “Şan olsun 1.Kongremize” diyerek kamuoyuna deklare ederek kendinizi meşru kılmaya çalışacaksınız. “Şan olsun 1.Kongremize” ne kadar afili bir sözcük öyle değil mi? Bunun yapılması için “formalite” planlama ve hazırlıklar tamam sayılır. Bu halinizle bir değil on tane kongrede yapsanız, siz Türkiye topraklarında devrim değil, bu topraklarda yetişecek devrimcileri sistem dışına taşmamasını sağlayacak, devrimcilere karşı Türkiye devletinin tetikçiliğinden başka bir şey yapmayacaksınız. Size biçilen rol ve görev bu çünkü. Bunu yazıyoruz, söz olup uçmayacak, buhar olmayacak. 6-7 ay önce dediklerimiz nasıl ortaya çıktıysa, önümüzde ki süreçte de icraatlarınızla nasıl bir niteliğe sahip olduğunuz kitleler ve devrimci kamuoyu tarafından daha iyi görülüp anlaşılacaktır.

Partiyi parçalamanızdaki amaç ve misyonunuzla evrileceğiniz gerçeklik bu nokta olacaktır. Sizin peşinize takılıp giden ama niteliğinizi henüz göremeyen dürüst, samimi kimi yoldaşlarımızın olduğunu biliyoruz. Bu yoldaşlarımızın hayal aleminden uyanıp bu gerçekliği görmeleri gerekir. Çünkü yarın çok geç olacak ve sizin tarafınızdan düşülecekleri olumsuzluklardan geri dönüşleri olmayacaktır.

“1.Kongre” ile partinin parçaladığınız parçası üzerinde mutlak ve tam hakimiyeti sağlamak için günümüzün ‘modası’ olan “Başkanlık Sistemi” faşist diktatör Erdoğan gibi “gönlünüzden geçiyor”! “Başkanlık konseyi” ile mutlak ve tam hakimiyetinizi sağlayarak verilen görevlerinizi devam etmek için şimdiden ümmetçi topluluğunuzun nabız atışlarını yoklamaya başladınız. “1.Kongre”nizde birincil yapılacak iş “başkanlık konseyi”ni oluşturup müritleriniz olan keskin kılıçlarınızla, tribünün size ayrılan özel tetikçi bölümünde, Türkiye Devrimci Hareket içerisinde sizinle aynı konumda olan hareketle(rle) yerinizi almak olacak.

Sonuç olarak; beşinci kol kliği mimarları dürüst ve namuslu kimselerden oluşmuyor. Zira bu özellikler sizin gibi ucuz insanlarda bulunmayacak kadar büyük erdemlerdir. Aksine beşinci kol bileşeni, bu erdemlerden binlerce kilometre uzakta duranların bileşenidir. Devlet bebekten katil yaratır. Bunlar ise yoldaşları birbirine düşürüp yoldaş dövdüren, hasım eden, vakti zamanı geldiğinde de gözünü kırpmadan yoldaşlarını öldürecek insanlar yaratmakla meşguller. Öyle ki, onların halk ve devrim için devrimciye değil, silaha dönüşmüş insana ihtiyacı var. Gelecekte bu tipte insanlara ihtiyaçları var. Elinizde ‘yoldaş’ dediğiniz insanların kanıyla geziyorsunuz. Kanına girdiğiniz insanların aileleri, sizlere zamanında evlerini açmış, o insanların ekmeğini yemiştiniz. Ama bugün ekmeğini yediğiniz bu insanların çocuklarının, yoldaş dediğiniz insanların kanlarını döktürdünüz. Siz busunuz. İktidarınız için hiç gözünüzü kırpmadan yıllarca insan harcadınız. Devletin devrimcilerin döktüğü kanı ile, sizin devrimcilerde döktüğünüz kan sizi devletle akraba yapar, devlete olan sadakatiniz ise bizce gayet açık. Müritliğinize soyunmuşların içinde bu gerçekliğinizi hala görmeyenler için ne yazık ki yarın çok geç olacak. Sizlerin kimliğini ortaya koyduk beşinci kolcu dedik, yine yazıyoruz, siz sistemin devrimci hareket içindeki uzuvlarısınız. Bu gerçeği süslü devrimci sözlerle, sloganlarla örtemezsiniz. Elbet özünüz dışa vuracaktır.

Farkındayız açıklamalarımız sizin, mürit ve yandaşlarınızın kumaşını ortaya koyduğu için ağır geliyor. Bundan böyle açıklamalarımızı okuyacaklara ama ‘acı’ gerçeklerle yüzleşme cesareti olmayanlara uyarımızdır; bizi okuyacaksanız eldiven giyin, polarize gözlükle korunun, maske takın hatta kafanıza galoş geçirin, yani önleminizi alın, çünkü gerçekler bulaşıcıdır!.. Bu “bulaşıcılık” namuslu, vicdan sahibi, bilimsel düşünce yetisi olanların korkacağı bir şey değildir. Aksine, onların elinde, dünya gericiliğine kan kusturan güçlü bir silahtır. Bu silahtan korkacak olanlar namuslu, dürüst, devrimci insanlar değil, onlara kumpas kuran, komplolar hazırlayan, bölüp-parçalayan, ihanet eden, beşinci kol kliğidir!



[1] Goethe
[2] http://www.kaypakkayahaber.com/kose-yazisi/kaypakkaya-haber-sitesinden-kamuoyuna-zorunlu-aciklama

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.